Romanya’daki Son Protestolar Hesap Vermeyen Bir Hükümete Karşı Halkın Onuru İçin Çağrıda Bulunan Bir Sosyal Hareket Haline Gelmiştir

Clara Volintiru, başlangıçta hükümetin sağlık sistemini kısmı olarak özelleştirme planları yüzünden ateşlenen Romanya’daki son protestoların ve gösterilerin, nihayetinde sadece sosyal güvenlik sistemleri ve kemer sıkma önlemleri hakkında olmadığını fakat aynı zamanda hükümetin daha şeffaf ve hesap verilebilir olması amacına da sahip olduğunu iddia etmektedir.

Remuz Prata, Romanya’da küçük bir köy olan Baia de Aries’de yaşamaktadır. 50 yaşındadır ve kendi ifadesi ile işi, “bir günden yarınki güne hayatta kalmaktır”. Ülkesini etkileyen fakirlik ve yolsuzluk nedeni ile başkan Basescu ve şuanki hükümeti protesto etmeye karar verdi.  Neye karşı protesto ettiğini açıklamadan, yerel Belediye Sarayı’nın önünde protesto izni aldı. Sadece bu izni elde ettikten sonra, amaçlarını yazdı: “Defol Basescu! Hükümet Defol!”.

Bu tek kişilik şovun yanı sıra, yüzlerce ve hatta bazı yerlerde binlerce Romanyalı, ülkenin her yerinde yaklaşık 60 şehirde bir araya gelerek, diğer tek kişilik şovu yapan mevcut hükümete (burada başkan Traian Basescu’nun siyasi ve yürütme sahalarında aşırıcı zorlayıcı eylemleri kast ediliyor) karşı hoşnutsuzluğunu dışa vurdu. Onların eylemleri hükümetin istifasıyla sonuçlandı ve bu durumla sert iklim koşulları birleşince 6 Şubat’ta sokak protestoları sona erdi.  Ancak muhalefet ve iktidardaki koalisyon arasındaki farklılıklar ve tartışmalar arttıkça, yönetim süreci felce uğratılmış oldu.

2012 yılında epey talihsizce başlayan Romanya’daki protestoları, geniş bir protesto hareketleri şablonu izledi. Geçen yıl içerisinde, İspanya, İtalya ve Yunanistan’daki heybetli ‘kızgınlar’ toplantılarından Londra, Frankfurt veya Davos’taki  “işgal et” hareketine kadar Avrupa’nın şehirlerini saran uzun ve şiddetli bir seri protestoya şahit olduk. Peki, Romanya bu şablona nasıl uyuyor?

Romanya’da, sendikaların gönülsüzce yaptığı yürüyüşlerin haricinde, gerçek sokak protestoları, emekli aylıkları ve maaş kesintileri ya da yapılan vergi zamları gibi geçen yıl içerisinde yapılan herhangi bir ekonomik reforma cevap niteliğinde ortaya çıkmadı. Halk devlet başkanı ve hükümetin istifasını istemeye devam ettikçe, protestoların başlamasına neden olan sebepler ortadan kalktığında bile, yani acil sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini amaçlayan ihtilaflı sağlık yasa tasarısı geri çekildiğinde veya popüler devlet bakanı Raed Arafat görevine iade edildiğinde bile, bir kere başlayan protestolar durmadı. O zaman protestoların gerçek nedeni neydi?

Protestocuların tarafından bakıldığında, bu mücadele, kişisel refahtan çok onur mücadelesiydi. Seçilmiş temsilcileri tarafından yapılan protestocuların deyimiyle küçük düşürücü muamele, emeklilerden, öğrencilerden, çalışanlardan oluşan protestocuların  harekete geçmesinde daha fazla etkili olmuş gibi gözüküyor. Bu yüzden, onlar bakanlar ve bizzat devlet başkanı tarafından yapılan aşağılamaları hatırlatıyorlar. Bazı devlet görevlilerinin protestolara ilk tepkisi , protestoculara “solucan” ya da “şiddet eğilimli ve ahmak kenar mahalleli” demek olmuştu. Bu, ülkenin başkenti Bükreş’te bulunan ve protesto deyince akla ilk gelen yerlerden biri olan Üniversite Meydanı’ndaki safları sıklaştırarak, halkın öfkesini daha da ateşledi.

Geniş çaplı siyasi ve popüler muhalefete rağmen parlamentoda üçte iki çoğunlukla yeni anayasayı kabul eden komşu Macaristan’da olduğu gibi Romanya’nın son yasama reformları da kamuoyunu göz ardı etti. Macaristan örneğinden daha şiddetli bir şekilde Romanya Hükümeti, çıkarılacak kanunlarla ilgili tüm sorumluluğu üstlenerek milletvekillerinin iradesini tamamen yok saydı. Anayasa’nın 114. Maddesi ile sorumluluğun üstlenilmesi hususuna kısıtlamalar getirilmiş olmasına rağmen çok sayıda ve önem arz eden yasalar bu yolla yapıldı. Eğitim, istihdam, sağlık, adalet veya seçim sistemi gibi 14’ün üzerinde milli çıkarlarla ilgili yasa temelde anti-demokratikti.

Hükümet partisi ve destekçileri, medya organlarında ve halkın arasında protestoların, muhalefetin manipülasyonu ve Romanya halkının sabrını taşıran kemer sıkma politikaları nedeniyle başladığını öne sürdü. Hükümeti kurtarıcısı, iktisadi verilerin hükümetin iyi bir iş yaptığını gösteriyormuş gibi durması: Bu güne kadar ki bütün kantitatif performans kriterleri ve bildirilen hedefler yerine getirilmiş haliyle IMF’nin tahminlerine göre 2011 yılında ekonomi %2.5 büyüyecek. Avrupa Kıtası’daki genel çalkantı içerisinde, bunun iyi haber olarak kabul edilmesi gerekir ancak yaşam standartları hala düşük seviyede seyrediyor ve devlet aygıtları hala yolsuzluk ve kayırmacılık suçlamaları ile lekelenmeye devam ediyor.

Romanya’daki protestolar, Baia de Aries’teki solo protestoyla benzer kabul edilebilir: birbiri ile bağlantılı geniş bir dizi senkronize olay ancak gidişatında nihai olarak tekil. Somut bir talepler listesi yerine Romanyalılar popüler karakterleri ön plana koyuyor: Protestolara katılmak için evden kaçan ve Victor Hugo’nun Sefiller kitabındaki kahraman Gavroche’yi hatılatan 10 yaşındaki çocuk, en önemlisi 89’ların ünlü “Ordu halkla birliktedir!”mesajını yineleyen, ikna edici bir şekilde orduya ilk önce halka hizmet etmeleri gerektiğini hatırlatan ve genç bir üniversite öğrencisi olan Alexandru Gheorghe, “Demokrasiyi seviyorum!” pankartı taşıyan bir öğrenci ya da vandallara karşı aşırı istekli bir şekilde taarruz eden Konan Polis Görevlisi. Bu yüzden televizyon stüdyolarından Facebook ve Twitter’a kadar Romanya medyası protesto modundan çok festival havasının üzerinde duruyor.

Buna rağmen, asıl meseleler olan yönetim kalitesi, kemer sıkma önlemleri ya da yasama reformu erken ya da geç olağan muhabbetin bir parçası haline geliyor. En azından şuan için problem, birbirinden hayli dağınık seslere sahip olmaları ve bireysel isteklere göre şekillenmeleri. Atasözünde geçtiği üzere arabayı attan önce koyarak, Liviu Prata ancak protesto iznini elde ettikten sonra taleplerinde yazdığı şey, protestoların geniş talepleri hakkında fikir verici: Önce hükümetin istifa etmesini sağla, alternatifler hakkında sonra düşün.

Bu sıralamayla ilgili problem,mevcut hükümetin ana sorun olduğunun teşhisi konusunda büyük bir birlik olmasına rağmen; geçici teknokratik (İtalya ve Yunanistan’daki gibi) veya muhalefet partilerinden bir idarenin kurulması benzeri daha geleneksel seçeneklerden; anayasal monarşi, yeni siyasi partilerin kurulması veya devlet yapılarının tamamen tasfiye edilmesi gibi çılgın ve imkansız seçeneklere kadar geniş bir yelpazede, sorunun çözümüne yönelik büyük bir kutuplaşma olmasıdır. Geriye muhtemelen 2012 Haziran’ın da gerçekleşecek yerel seçimlerle, Romanya’daki protestoların ne şekilde demokratik sonuçlara evirileceğini görmek kalıyor.

Önceki Gönderi

“Pes Etmediğimiz Günler.” 2012 ve 2015 Yılları Arasında Romanya’daki Sosyal Hareketler

Sonraki Gönderi

Zayıf ve Beceriksiz Liderler Güçlü Liderler Gibi Davranır

Son Gönderiler

Barışı Kim Yapmalı?

Barışın tesisi ve sürdürülebilirliği insan örgütlenmelerinin ve elbette ki devlet olgusunun ortaya çıkışından itibaren çözülmesi gereken…