Zayıf ve Beceriksiz Liderler Güçlü Liderler Gibi Davranır

Yonathan Zunger’ın yazdığı bir yazı ortalıkta geziniyor “Bir Darbe İçin Deneme Balonu?” Benzer yazılar çoğu kişi için korkutucu olabilir. Ancak bunları eleştirel bir şekilde okumak gerekir. Ben de Zunger’ın  gelişmeleri otoriterleşmek isteyen birinin kasıtlı planları olarak değil, tam tersi, yani bir narsistin yönetiminin zayıflığı ve tutarsızlığının kanıtı olarak yorumlamasından eşit derecede etkilendim.

Otoriter siyaset çalışmanın bana öğrettiği bir çok şeyden birisi dışarıdan bakan birinin bakış açısıyla, zayıf liderlerin çoğunlukla güçlü liderler gibi, güçlü liderlerin ise genellikle kayıtsızmış gibi davranmasıdır. Zayıf liderlerin istediklerini elde edebilmek için kendilerini olduklarından daha güçlü göstermek çıkarlarınadır. Gösterişli politikalarla kumar oynarlar. Krizleri tırmandırırlar. Bu durum hem demokratlarda, hem de diktatörlerde görülür. (Jessica Weeks’in otoriter yöneticiler ve dış politikaları üzerindeki kısıtlamalar konulu çalışmasıyla aradaki paralellikler dikkat çekicidir.)

Mükemmel güçlü bir lider herhangi bir emir veya talimat vermeyendir, çünkü bunu yapmasına gerek yoktur – iradesi zaten uygulamaya konmuştur. Endonezya diktatörü Suharto bazen Gülümseyen General, neredeyse mesafeli bir Java Sultanı olarak tasvir edilirdi. Ne kadar uyumsuz bir benzetme: Suharto iktidara geldiğinde en az 500.000 kişi öldürüldü! Bu sertliktir. Daha açık bir şekilde, bu güçtür.

Başkan Trump’ın yeni yönetimine bakışımla daha korkunç bazı alternatifleri nasıl bir araya getirebilirim? Sorun sosyal bilimcilerin birbirine zıt iki argüman arasındaki “gözlemsel denklik” olarak adlandırdığı durumdur. Bu, bir olayın neden gerçekleştiğine dair iki teorimiz olması ve elimizdeki verilere dayanarak bu iki teoriden hangisinin “doğru” olduğunu bilmememiz durumudur. Başkan Trump’ın yönetiminin içinde neler olduğuna dair elimizde çok sınırlı kanıt var. Gözlemleyebildiğimiz çıktılardır: yürütmenin kararları, personel tercihleri ve personel yönetimi. Gözlemleyemediklerimiz ise bu çıktıları yorumlayabilmek için ihtiyaç duyduğumuz verilerdir.

 

Siyaset bilimcilerin on yıllardır bildiği üzere gözlemsel denklik siyasi gücün incelenmesinde büyük bir sorun oluşturur (PDF, PDF). Sadece çıktılardan hareketle birisinin istekleri veya gücün etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığına dair sonuçlar çıkartamayız. Muhtemelen bu nedenle siyaset biliminin bir dalı yönetimlerin tarihini dikkatlice yorumlayarak iki sonuçtan birine ulaşmaya çalışır (1) perde arkasında gücün şaşırtıcı derecede etkin kullanımı veya (2) yönetimin tutarsızlık ve iç bölünmeleri. İlkinin en iyi örneği Fred Greenstein’ın Eisenhower’ı yeniden yorumladığı The Hidden-Hand Presidency başlıklı kitabıdır. Bush at War ise ikinci durum için makul bir örnektir.

Gözlemsel denkliğin nasıl işlediğini bir örnekle açıklayayım. Başkan Trump’ın Steve Bannon’ı NSC’ye 1dahil etmesi Amerikan dış politikasının belirlenmesinde rol oynayan bütün geleneksel aktörleri devre dışı bırakarak gücü kendi elinde toplama çabasının bir sonucu olabilir. Veya  Bannon’ın NSC’ye dahil edilmesi kendisini yalnız hissettiği, güvenebileceği birisine ihtiyaç duyduğu ve dış politika yapısındaki herkesin işleri yavaşlattığı, iki yüzlü davrandığı için olabilir. İlki bir güç göstergesidir. İkincisi ise bir zayıflık işaretidir. Her ikisi de aynı şekilde gözlemlenir.

Bir diğer örnek: Başkan Trump’ın göçle ilgili kararının bundan etkilenecek bürokratik kurumların fikri alınmadan hızlı bir şekilde ilan edilmiş olması yönetimin gücü tamamen Başkanın elinde toplama çabasının bir kanıtı olabilir. Veya yönetim başkanlık sisteminin standart işleyişini anlamıyor olabilir. Veya gündem üzerindeki kontrollerini kaybettikleri düşüncesiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor ve kararlar koca bir Nazi tarafından alınıyor olabilir. Yine sadece ilki bir güç göstergesidir. Diğer ikisi zayıflık işaretleridir. Her üçü de aynı gözlemlenebilir sonucun köklü şekilde farklı yorumlarıdır. Güncel ABD siyaseti hakkındaki yorumları okurken Trump Başkanlığının tutarlı bir teorisini politika çıktılarına dayandırma çabalarını “Kremlinoloji” olarak tanımak gerekir. “Bütün bunları anlamlandıracak bir teorim var!” iddiaları eğriye uydurmanın nitel versiyonudur. Bu iddiaları göz ardı etmemek gerekir: muhtemelen içlerinden birisi doğrudur. Ancak neyin eksik olduğunu anlamalısınz. Bana göre son on günden çıkartabileceğimiz sonuç bu başkanın ulusal politikalar üzerinde ne kadar az güce sahip olduğudur.

Önceki Gönderi

Romanya’daki Son Protestolar Hesap Vermeyen Bir Hükümete Karşı Halkın Onuru İçin Çağrıda Bulunan Bir Sosyal Hareket Haline Gelmiştir

Sonraki Gönderi

Silahsız Savaş: Şiddet İçermeyen Kampanyalar Savaşların Sıklığını Nasıl Azaltır

Son Gönderiler

Barışı Kim Yapmalı?

Barışın tesisi ve sürdürülebilirliği insan örgütlenmelerinin ve elbette ki devlet olgusunun ortaya çıkışından itibaren çözülmesi gereken…