Gambiya’daki Kriz: Afrika Jus ad Bellum’u Nasıl Tekrar Yazıyor?

Jus ad bellum hakkındaki akademik yazın ve siyasi yorum ezici bir şekilde büyük askeri güçlerin politikaları, uygulamaları ve pozisyonları üzerine odaklanmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Hindistan ve Pakistan, İran ve Irak, İsrail ve onun Arap komşuları, Türkiye, Etiyopya, Endonezya ve diğer birkaç önemli silahlı çatışmalarda muharip olmuş bölgesel odak ülkeler gibi yerler, devletlerin kuvvet kullanmasını düzenleyen hukuk hakkındaki çalışmalarda en fazla ilgiyi çekmektedir. Daha az ilgi çeken bir bölge ise Afrika’dır.

Bu talihsiz bir durumdur çünkü Afrika’daki güncel gelişmeler jus ad bellum’un bazı esas ilkelerine meydan okumaktadır. Gambiya’da gelişen kriz buna bir örnektir. Bir emlak müteahhidi olan Adama Barrow 1 Aralık 2016’da yapılan başkanlık seçimlerinde uzun süre görevde olan Yahya Jammeh’i yendi. Gambiya’yı bir milyar yıl yönetmeye ant içen ve AIDS ve kuraklığı1bitirme iddiasında olan Kaddafi benzeri garip bir lider için beklenmedik bir şekilde Başkan Jammeh yenilgiyi kabul etti2 ve iktidarı barışçıl bir şekilde transfer edeceğine söz verdi. Fakat 9 Aralık’ta aynı şekilde sürpriz olarak yüz seksen derece bir dönüşle Jammeh “ciddi ve kabul edilemez anormallikler”3 şeklinde zikrettiği seçim sonuçlarını tanımayacağını duyurdu.

Başkan Jammeh’in iktidarı bırakmaması uluslararası toplum tarafından şiddetle kınandı. Genel eleştirilere ve uluslararası ve bölgesel örgütlerin konu ile ilgili ifadelerine ek olarak Batı Afrika Devletleri Ekonomik Birliği’nin (ECOWAS) liderleri zirvesinde 17 Aralık tarihinde 1 Aralık sonuçlarının tanındığını, 19 Ocak’ta başkan seçilen Barrow’un göreve başlama törenine katılmayı taahhüt edildiğini, “1 Aralık 2016 seçimlerinin sonuçlarının sıkı bir şekilde uygulanması için tüm gerekli önlemlerin” alınmasına hüküm verildiğini içeren bir karar alındı4. “Tüm gerekli önlemler” ifadesi kuvvet kullanma yetkilendirmesine yönelik olarak evrensel bir biçimde uluslararası hukuk jargonu olarak tanınır.

Arabuluculuk çabaları başarısız olduktan sonra, ECOWAS Başkanı Jammeh’e karşı bir ültimatom5 yayınladı: Ya 19 Ocak gecesi itibariyle iktidarı bırakırsın ya da ECOWAS kuvvet kullanarak başkan seçilmiş Barrow’u başa geçirmek üzere müdahale edecektir. Ciddi olduklarının mesajını vermek için6 ECOWAS güçleri Senegal’den ve Nijerya’dan Gambiya sınırına harekete geçtiler ve eğer başkan Jammeh’nin örgütün ültimatomuna uymaması halinde, müdahale edecekleri yönünde uyardılar. 21 Aralık’ta Güvenlik Konseyi’nin Başkanı’nın bir açıklaması7 Konsey’in durumu içtenlikle karşıladığı ve ECOWAS’ı zirve kararları bakımından teşvik ettiğini not etti. Aynı şekilde Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi seçim sonuçlarını doğruladı8 ve 19 Ocak’tan sonra Jammeh’i Gambiya’nın başkanı olarak tanımayacaklarını açıkladı.

19 Ocak süresi dolduğunda, olaylar daha da hızlandı. Adama Barrow Gambiya’nın Dakar’daki büyükelçiliğinde yemin etti9, Senegalli güçler ECOWAS’ın 17 Aralık kararını açık olarak yeni seçilmiş Başkan Barrow’un bir davetine uygun olarak ve BM Güvenlik Konseyi’nin oy birliği ile aldığı 2337 sayılı kararını (ki bu 2017’de ilktir) uygulamak üzere Gambiya’ya geçmiştir. Senegal tarafından tartışmaya sunulan karar10, ECOWAS tarafından kuvvet kullanılmasını yetkilendirmemiştir. Bunun yerine BM Şartı 6. Bölüme dayanarak, Konsey Adama Barrow’u başkan olarak tanıyan ECOWAS ve Afrika Birliği kararını onaylamış, ECOWAS’ın 17 Aralık kararını nezaketle karşılamış ve ECOWAS’ın “Gambiya halkının iradesine saygıyı, öncelikle siyasal yollarla sağlamaya” yönelik bağlılığı için desteğini ifade etmiştir. ECOWAS orduları henüz kendi topraklarındayken, Cumartesi 21 Aralık’ta Başkan Jammeh, anlaşıldığı kadar, lüks arabalarından bir kaçını gönderdikten ve hazineden 11 milyon doları cebine koyduktan sonra Gambiya’yı terk etti.

Gambiya’daki durum ve krize uluslararası reaksiyonlar jus ad bellum’un bazı yönlerine meydan okumaktadır. Opinio Juris’in 11 okuyucuları jus ad bellum’un temel hatlarına muhtemelen aşina oldukları için BM Şartı’nın devletler tarafından kuvvet kullanımının veya tehdidinin genel bir yasağını ortaya koyduğunu söylemek yeterlidir. Fakat Şart bu genel yasağa iki istisna ön görmektedir: Bir silahlı saldırıya karşı meşru müdafaa içinde kullanılan kuvvet ve Şart’ın yedinci bölümü uyarınca Güvenlik Konseyi tarafından yetkilendirilen zor kullanma.

Başkan Barrow’un daveti üzerine temellendirilirse, Senegal’in başı çektiği 19 Ocak’ta başlayan ECOWAS müdahalesi -namükemmel olmasına rağmen- jus ad bellum’un var olan kurallarına uyuyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Kongo Ülkesindeki Silahlı Eylemler Davası’nda12 onayladığı gibi jus ad bellum hükümetlerin yabancı devletleri kendi topraklarında askeri müdahale davet etmesine izin vermektedir. Aslında Sierra Leone13 ve Liberya’daki14 önceki ECOWAS müdahaleleri bu devletlerin hükümetlerinin daveti ile gerekçelendirildi. ECOWAS’ın Gambiya’da süren müdahalesindeki potansiyel sorun davetin, özünde sürgündeki bir hükümetten alınıyor olmasından ileri geliyor. Aslında Adama Barrow muhtemelen sürgündeki hükümet olarak vasıflandırılmasa bile sürgündeki Başkan olarak düşünülmelidir. Hükümet otoritesi veya devlet ülkesi üzerinde etkin kontrol uygulamamış sürgündeki bir başkanın yabancı silahlı müdahaleyi yetkilendirme hakkı, en iyi ihtimalle, tartışılırdır ve kâfi emsal tarafından desteklenmemektedir.15

Dahası ECOWAS’ın Gambiya’daki müdahalesi meselesine eğilmek ayrıca kuvvet kullanma tehdidi yasağını da sorgulamaktadır. Ian Brownlie16 bir kuvvet tehdidini “hükümetin belli taleplerinin kabul edilmemesine koşullanmış bu hükümet tarafından kuvvete başvurmaya yönelik bir ifade veya örtük bir söz” olarak tanımlar. Bu doğrultuda ECOWAS güçlerinin 19 Ocak’tan önceki hafta harekâtıyla birlikte Başkan Jammeh’in iktidarını bırakmasını ve seçim sonuçlarının icrası için tüm gerekli önlemlerin kullanılmasını yetkilendirmeyi talep eden 17 Aralık’taki ECOWAS zirvesi kararı, bir kuvvet tehdidi teşkil eder. Nükleer Silahların Kullanılması veya Tehdidinin Hukukiliği Hakkındaki Danışma Görüşünde17 UAD’nin belirttiği gibi kuvvet kullanmanın hukukiliğinin testi şöyledir: “kuvvet kullanımının kendisi verili bir olayda -her ne sebeple olursa olsun- hukuk dışıysa, böyle bir kuvvetin kullanımı ile tehdit aynı şekilde hukuk dışı olacaktır”. Buradaki problem seçim sonuçlarının uygulanması veya demokratik yolla seçilmiş liderin başa getirilmesinin jus ad bellum bakımından kuvvet kullanmanın meşru sebepleri olamamasıdır. Birkaç hükümetin girişimleri ve bazı araştırmacıların demokratik hükümeti desteklemek ya da iktidarın meşru olmayan yoldan ele geçirilmesini önlemek için kuvvete başvurmaya izin veren sözde pro-demokratik müdahale doktrinini savunmalarına rağmen, baskın görüş18 bu uygulamanın BM Şartı’nı ihlal edeceği yönündedir. Fakat ilginç bir şekilde BM Güvenlik Konseyi Başkan Jammeh’ye karşı ECOWAS tarafından yapılan bu kuvvet tehdidini onaylar gözükmektedir. Bahsi geçtiği gibi 21 Aralık’taki başkanlık açıklaması ECOWAS’ın eylemlerini hoş karşılamış ve kuvvet kullanımını yetkilendirmeyen, çatışmanın politik araçların kullanımı ile çözülmesini tercih ettiğini ifade eden 2337 sayılı karar yine ECOWAS zirvesinin kararlarına memnuniyetini göstermiştir.

Olaylar zinciri ve tek bir çatışmanın sonuçları muhtemelen kuvvet tehdidi veya kullanılması hakkındaki yasaklar kadar uluslararası hukuki düzenin esas olan kurallarını değiştirmeye yetmez. Gambiya’da devam eden kriz, yine de, bazı zor hukuki sorunlar yaratmakta ve jus ad bellum’un belli yönlerine meydan okumaktadır. Üstelik ECOWAS’ın demokrasiyi desteklemek için kuvvet tehdidi veya kullanımına yönelik isteği ve hazırlığı, jus ad bellum’un geleneksel kurallarına meydan okuyan Afrika pratiğinden yalnız bir tanesidir. Sınırlı bir şekilde akademik dikkat çeken19 Afrika’daki diğer ilginç gelişme, soykırımı, savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları engellemek için silahlı müdahaleyi yetkilendirmeye yönelik Afrika Birliği’nin yetisidir. Afrika Birliği Kurucu Sözleşmesi 4(h) maddesinde geçen bu hak esas olarak koruma sorumluluğunun Afrika versiyonudur. Fakat burada dikkate değer olan böyle bir müdahaleyi onaylamadan önce Afrika Birliği’nin güvenlik konseyi yetkilendirmesini aramaya gerek duymamasıdır. Bu doğrudan şartın, bölgesel anlaşmaların zorlama eylemine girişmeden önce Güvenlik Konseyi yetkilendirmesini edinme yükümü getiren 52. maddesine karşı bir durum yaratmaktadır.

Jeremy Levitt’in belirttiği gibi20, “kıtanın dışındaki siyasilerin, uluslararası hukukçuların ve hukuk akademisyenlerinin çoğu, Afrika devletlerini uluslararası hukukun öznesinden çok nesnesi olarak düşünmektedirler… Batılı hukuk akademyasındaki jeopolitik (Avrupa merkezci) ve doğrusal önyargılar, diğerleri arasında, gerçekten talihsizdir.” Gambiya’daki olaylar ve Afrika’daki diğer gelişmelerin, jus ad bellum’daki ve aslında tüm uluslararası hukuk alanlarındaki Afrika pratiğinin daha fazla araştırmacı ve siyasi dikkati hak ettiğini göstermektedir.

Önceki Gönderi

Kampanyalar neden protestolardan daha başarılıdır?

Sonraki Gönderi

Drone’ların Ekonomi Politiği

Son Gönderiler

Barışı Kim Yapmalı?

Barışın tesisi ve sürdürülebilirliği insan örgütlenmelerinin ve elbette ki devlet olgusunun ortaya çıkışından itibaren çözülmesi gereken…