Taahhüt Sorunları ve Önleyici Savaş

Günümüzde devletlerarası barışa karşı ciddi tehditlerden birisi, bir devletin ikinci bir devlete, ikinci devletin gelecekte daha güçlü olacağından korktuğu için saldırdığı önleyici savaş olasılığıdır. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi, Saddam Hüseyin’in nükleer silah edinmesini durdurmayı amaçlayan önleyici bir savaştı. ABD tarafından, günümüzde Washington’daki birçok siyasi entelektüel tarafından savunulduğu gibi, İran rejiminin nükleer silah elde etmesini önlemek için başlatılacak bir savaş da önleyici savaş olurdu. Daha uzak, ancak daha ciddi bir olasılık ise, önleyici savaş mantığının, yakın gelecekte Çin ekonomisinin büyüklüğü ABD’yi geçerken, ABD ve Çin’i silahlı çatışmaya sürükleyebileceğidir.

Son 20 yılda, siyaset bilimciler önleyici savaşı bir tür “taahhüt problemi” olarak analiz ettiler. Oyun teorisinde taahhüt problemi, iki aktörün günümüzdeiş birliğine dayalı bir ilişkiye kurarak gelecekte daha iyi duruma gelebilecekleri durumda ortaya çıkar. Fakat aktörler, gelecekte anlaşmalarından caymayı tercih edeceklerini biliyorlarsa, mevcut iş birliğinin yararları fark edilemez ve karşılıklı yarar sağlayan bir anlaşmaya bile varılamaz.

Koruyucu bir savaş senaryosunda yükselen devlet (daha güçlü hale gelen ülke), gelecekte gerileyen devleti sömürmek için güçlü konumunu kullanmayacağı güvencesinivermek ister. Gerileyen devlet böyle bir garantiyi kabul etmek ister. Her iki devlet de böyle bir garantiyi riskli ve maliyetli savaşa karşı tercih eder. Ancak her iki ülke de yükselen devlet bir kez egemen bir konuma kavuştuğunda, garantinin değersiz olacağını bilmektedir. Dolayısıyla, gerileyen devlet gelecekte sömürülmekten kaçınmak için şimdi bir savaş başlatabilir.

Yale’den meslektaşlarım Alex Debs ve Nuno Monteiro, önleyici savaş hakkında International Organization dergisinde daha yeni yayımlanan çok ilginç bir makaleye sahipler. Makale iki alışılmamış noktaya değiniyor. Birincisi, uluslararası siyasette, ciddi bir savaş tehlikesi yaratacak kadar büyük ve ani olan güç değişimlerinin neredeyse her zaman “iç kaynaklı” olduğu; diğer bir deyişle düzensiz ekonomik büyümenin bir fonksiyonu olmaktan çok, neredeyse her zaman devletin hızla askeri kapasitesini artırma kararının bir ürünü olduğudur. Örneğin, 1980’lerde Japonya ve Almanya ekonomilerinin ABD’ninkine oranla hızla yükselişini düşünün. Her iki ülke de güçlü askeri birlikler kurmamaya ve nükleere yönelmemeye karar verdi. Yüksek büyüme oranlarıyla birlikte ortaya çıkan dış kaynaklı güç değişimleri hafif ve kademeli idi. ABD onları asla güvenlik tehditleri olarak görmedi. Öte yandan İran ekonomisi, ABD’ye göre yükselmiyor ve hatta düşüyor. Ancak, nükleeregeçme kararı (iç kaynaklı bir güç kayması) ABD ile olan ilişkisini kökten değiştirecek ve böylece [İran] ilk defa bir Amerikan istilasına karşı güvende olacaktı.

Makalenin ikinci alışılmamış katkısı doğrudan ilkinden çıkmaktadır. Eğer savaş tehlikesini yaratacak önemdeki güç kaymaları devlet kararlarının sonucunda ortaya çıkıyorsa, o zaman bu kararları analiz etmeye ve neden bazı devletlerin büyük güç kaymalarına giderken diğerlerinin gitmediğini anlamaya ihtiyacımız var. Debs ve Monteiro caydırıcılık ihtimalini düşünerek bu kararı içselleştiriyorlar. Askeri birikimlerin gecikmiş bir yatırım getirisi içerdiğini ileri sürüyorlar. Örneğin, bir devlet nükleere yönelmeyekarar verdikten sonra, nükleer silahlar konuşlandırmakiçin maddi ve entelektüel altyapı inşa etmek uzun yıllar alabilir. Daha güçlü devletler yatırımın tamamen farkındaysa, yeni silah sistemleri kurulmadan vuruş yapabilecek durumdadırlar. Dolayısıyla, aynı zamanda ilk etapta yatırımları caydırabilecek konumundadırlar. Bu önemli bir görüştür. Eğer askeri yatırımlar tam olarak gözlemlenebilirse, yukarıda tarif edilen taahhüt problemi hiçbir zaman yürürlüğe giremez. Çünkü buna neden olan güç kayması önceden engellenecektir. Başka bir deyişle, genellikle savaşa neden olduğu düşünülen taahhüt problemi – gücü kötüye kullanmama taahütünü verememek- güç (tamamen gözlemlenebilir) askeri yatırımların vadeli getirilerinden kazanıldığı zaman asla savaşa neden olmaz.

Debs ve Monteiro savaşın, güç kaymaları konusunda belirsizlik gerektirdiğini gösteriyor. Diğer devletlerle güç dengesini kökten değiştirmeye çalışan devletler, yatırımlarını gizli veya belirsiz tutmak isteyecektir. Örneğin, İran, nükleer programının barışçıl amaçlar için olduğunu kesin bir şekilde ilan ediyor; ancak programın, ABD ile güç dengesini değiştirmesi için tasarlanmış olması durumunda da tam olarak söylecekleri şey aynıdır. Belirsizlik, hem yükselen devlet güç dengesini değiştirmeye çalışırken hem de çalışmadığında önleyici savaş olasılığını yaratır. Debs ve Monteiro, makalelerinin önemli bir bölümünü 2003 Irak Savaşı’nın Saddam Hüseyin’in gerçekten bir nükleer programı olup olmadığı konusundaki belirsizliğin yarattığı önleyici bir savaşın bir örneği olarak düşünülebileceğini göstermeye ayırıyor. Bugün [Saddam Hüseyin’in] nükleer programının olmadığını biliyoruz, ancak Bush Yönetimi olduğuna inanıyordu.

Uluslararası İlişkiler kuramı için, klasik taahhüt probleminin önleyici savaşı açıklayamadığı oldukça büyük bir haberdir. Bu makale karar vericiler için de bir şeyler sunuyor mu? Bana göre hemen sonuç verdiği bir alan, ABD’nin Çin’e karşı önleyici bir savaşa girişeceğine dair bastırılan korkuları ortadan kaldırmasıdır. Nükleer silah edinimi, bir devletin hızlı ve büyük bir güç kayması yaratmanın en kolay yollarından biridir, ancak bir devlet yalnızca bir kez bu eşiği aşabilir; Çin bu eşiği 1964’te aştı. Çin, muhtemelen, bir Asya kara savaşında ABD’yi yenme kapasitesine sahipti, dolayısıyla bu noktada hızlı bir güç kaymasıyok. Aklımda, tek bir önemli senaryo kalıyor: Çin’in gerçek bir açık-deniz donanması inşa etme girişiminde bulunarak, küresel olarak gücünü yansıtması. Ancak Debs ve Monteiro haklıysa, ABD yakın gelecekte böyle bir hareketi engellemek için iyi bir konuma gelecektir. Donanma gücündeki bu büyüklükte bir kayma oldukça kolay gözlenebilir olmalıdır ve bunu üretmek için gereken yatırımlar on yıllar boyunca getiride bulunacaktır.

Özet
Taahhüt Sorunları ve Önleyici Savaş
Başlık
Taahhüt Sorunları ve Önleyici Savaş
Açıklama
Günümüzde devletlerarası barışa karşı ciddi tehditlerden birisi, bir devletin ikinci bir devlete, ikinci devletin gelecekte daha güçlü olacağından korktuğu için saldırdığı önleyici savaş olasılığıdır.
Yazar
Yayın
Schilda
Logo
Önceki Gönderi

Brexit, İrlanda ve Kuzey İrlanda

Sonraki Gönderi

Trump Döneminde Xi ve Kuzey Kore Problemi

Son Gönderiler

Barışı Kim Yapmalı?

Barışın tesisi ve sürdürülebilirliği insan örgütlenmelerinin ve elbette ki devlet olgusunun ortaya çıkışından itibaren çözülmesi gereken…