Halk Hareketlerinin Kazandığını Nasıl Bilebiliriz? Bu Dört Eğilime Bakın

Geçtiğimiz hafta pek çok kişi bana, şiddete başvurmayan halk hareketlerinin başarılı olmaya başladığını nasıl ölçebileceğimizi sordu. Genel olarak, geçtiğimiz yıllarda bir çok kişi bu konu üzerinde çalıştı (Gene Sharp’ın çalışmalarına dayanan kriterler ve Peter Ackerman’la Hardy Merriman’ın listeleme yaklaşımına bakılabilir). Sorulduğunda saydığım, bana ait dört kriterlik bir liste var. Bu kriterleri bir yerde toplayarak, tekrar saymak faydalı olabilir.

  1. Katılımın boyutu ve çeşitliliği. Kitle hareketlerinin başarısını genellikle büyüklükleri belirler. Bu nedenle, katılımcıların sayısındaki ve çeşitliliğindeki artış, ilgili hareketin başarıya ulaşmasındaki örtülü potansiyelin bir göstergesi olabilir. Bu husus özellikle, normalde aktivist olmayan kişiler harekete katılmaya başlamışsa ve eğer farklı sınıflar, etnik kimlikler, yaş grupları, cinsiyetler, coğrafyalar ve diğer sosyal farklılıklar temsil ediliyorsa doğrudur.
  1. Şiddet kullanmama disiplini. Statükoya ciddi bir şekilde meydan okuyan her hareket, bir noktada baskıyla karşılaşır. Hareketin, baskıya nasıl karşılık verdiği – baskıya rağmen kendi disiplinini ve düzenini koruyup koruyamaması – devamlılığının anahtar bir belirleyicisidir. Bu tür baskılara, ayaklanmalarla ve sokak kavgalarıyla cevap veren hareketler başarısız olma eğilimindedir. Ancak baskılara birlik, kararlılık ve disiplinle karşılık veren hareketler genellikle başarılı olur. Şiddet kullanmama disiplini; önceden koordinasyon sağlanmasını, eğitimi, hazırlığı ve merkezden yönetilmemeyi gerektirir ki saydıklarımız bunun ötesinde bir çok nedenle de istenilen özelliklerdir.
  1. Esnek ve yenilikçi teknikler. Kurt Shock’un çalışmaları bize, halk hareketlerinin başarılı olabilmek için bilhassa gösteriler gibi yoğun yöntemlerden; grevler ve uzak kalma gibi daha dağınık yöntemler arasında sürekli olarak tekniklerini değiştirmeleri gerektiğinden bahseder. Protestolar ve mitingler gibi tek bir yönteme fazlasıyla dayanan hareketlerin sonuçta kazanma ihtimali daha düşüktür. Dolayısıyla ben bir hareketin, birbirinden farklı şiddet içermeyen yöntemleri kullanıp kullanmadığına bakma eğilimindeyim. Daha da özelde, bir hareketin baskının yoğunlaştığı dönemlerde, uzak kalma gibi düşük riskli eylemleri benimseme becerisine bakarım.
  1. Sadakat değişimleri. Eğer ekonomik ve iş dünyası elitleri, kamu çalışanları, güvenlik güçleri, devlet medyası ve diğer elitler, hareketin rakiplerini istekli bir şekilde desteklemeye devam ediyorlarsa, kitle hareketi henüz derin ve gözlemlenebilir bir siyasi etki yapamıyordur. Ancak, eski elit destekçiler, rakibi terk etmeye başlarsa; karşı tarafı desteklemek yerine sessiz kalırsa; muhaliflere baskı uygulama emirlerini reddederse veya günlük emirleri yerine getirmekte yavaş davranırsa o zaman iş başındakiler kontrollerini kaybediyorlardır. Her ne kadar farklı sektörlerin sadakatinin değişimi önemli olsa da güvenlik güçlerinin çekilmesi, firar etmesi veya işbirliğinden kaçınması özellikle etkili olabilir.

Tabii, bu dört eğilim aynı zamanda halk hareketlerinin, şiddet içermeyen mücadelelerine nasıl hazırlanması ve bu mücadeleyi nasıl sürdürmesi gerektiği konularında da öğreticidir.

Tarihsel deneyimlerden Maria Stephan ve Kurt Shock tarafından derlenen bir kaç eğlenceli bilgi:

  1. Standart bir şiddet içermeyen mücadele, üç yıl kadar sürer (Bu süre şiddet içeren mücadelelerin ortalama süresinin üçte birinden daha kısadır). Yani olaylar bir gecede gelişmez.
  2. Standart şiddet içermeyen mücadeleler, şiddet içerenlere göre nüfusa oranı bakımından on bir kat daha geniştir.
  3. Şiddet içermeyen direniş mücadelelerinin demokratik kurumları getirme ihtimali, şiddet içerenlere göre on kat daha fazladır. Ayrıca, 1900 ve 2006 yılları arasında silahlı mücadelelerle karşı karşıya kalan demokratik ülkelerin %50’si demokratik kalmıştır. Şiddet içermeyen mücadelelerle karşı karşıya kalan demokrasilerin ise %90’ı mücadele bittikten sonra demokratik kalmıştır.
  4. Şiddet içermeyen mücadelelerde, katılımcılar tarafından bir miktar şiddet kullanımı başarı ihtimalini arttırmaz. Şiddet kullanan tarafları olan hareketler, başarıya bu şiddet kullanımı sayesinde değil buna rağmen ulaşabilir.
  5. Şiddet içermeyen direniş hareketleriyle karşı karşıya kalan ülkelerin mücadele sonrasında iç savaş yaşama ihtimali, şiddet içeren direniş mücadeleleriyle karşılaşan ülkelerden %15 daha düşüktür.
Önceki Gönderi

BM Çatışmaları Önlemede Niçin Çuvallıyor?

Sonraki Gönderi

Kampanyalar neden protestolardan daha başarılıdır?

Son Gönderiler

Barışı Kim Yapmalı?

Barışın tesisi ve sürdürülebilirliği insan örgütlenmelerinin ve elbette ki devlet olgusunun ortaya çıkışından itibaren çözülmesi gereken…